Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ankara Kurtuluş Savaşı’nda En Çok Şehit Veren İkinci İl

Aşağa gitmek

Ankara Kurtuluş Savaşı’nda En Çok Şehit Veren İkinci İl Empty Ankara Kurtuluş Savaşı’nda En Çok Şehit Veren İkinci İl

Mesaj tarafından YILDIRAN Cuma Ekim 22, 2010 11:52 am

Ankara’nın, Cumhuriyet’in ve modern Türkiye’nin doğuşunda oynadığı rol gözardı edilemez. Ankara, Milli Mücadele’de en çok şehit veren ikinci ilimiz olmakla kalmadı, hem Mustafa Kemal’in hem de komutanlarının sürekli arkasında durdu. Gerektiğinde, evde kalan yatak yorganını yaralı erler için hastanelere de gönderdi. İşte bir şehrin şanlı öyküsü…

“Nihayet Ankara’da durdum ve memleket işlerini, milletin arzusu veçhile sevk ve idare etmek için başka yere gitmeye lüzum hissetmedim. Türkiye’nin ve Türk milletinin menfaatlerinin en emin müdafasının ancak Ankara’dan olabileceği hadiselerle sabit olmuştur.

…Ankara’nın mevk-i tabi ve coğrafisine kıymet ilave eden bir başka cihet daha vardır. En acı felâketli günlerde millet her taraftan temsim olunurken (zehirlenirken) halası hakikisine müteveccih teşebbüsleri (gerçek kurtuluşa yönelik girişimler) hakkındaki iman ve güvenlerini bir an dahi sarsmamışlardır…”

Mustafa Kemal

KÜÇÜK BİR BOZKIR ŞEHRİYDİ

Ankara, 1914 Devlet Salnamesi bilgilerine göre 25.585 kişilik nüfusuyla küçük bir Anadolu şehridir. Bozkırın ortasında, etrafı dağlarla ve bataklıklarla çevrilidir. Topraklarında, Frig, Galat, Roma, Selçuklu, Osmanlı İmparatorluğu’nu barındırmıştır. Kuraklığı, açlığı, istilaları, akşamları eşkıya baskınlarını görmüştür.

Tiftik üretimi ve dokumacılığının getirdiği zenginliği, büyümeyi, dışa açılımı, ticareti ve sonra çöküşü yaşamıştır.

Oğuz boylarına konaklık etmiş, Anadolu’da merkezi iktidarın zaafa düştüğü dönemlerde bağımsız devlet kurmuş ve yaşatmıştır.

Tarihten gelen bu birikimleri, onu 20. yüzyılın başındaki görevine hazırlamıştır.

İŞGALCİLER

ANKARA’YA DA GELMİŞTİ

I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu yenilmiş ve Sevr Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma barış getirmedi. İzmir’in işgali ile Anadolu halkı silaha sarıldı. Özellikle işgal tehdidi altındaki bölgeler başta olmak üzere 800′e yakın silahlı birlik kuruldu.

1919 yılında, gözlem görevi adı altında Ankara’ya gelen İngiliz Kuvvetleri istasyonu işgal ettiler. İki bölük asker Cebeci civarına yerleşti. Komutanı İzmir’in önde gelen tüccarlarından Vitol Ailesi’ndendi.

Sonra Fransız subaylar ve Faslı askerler geldiler. Komutan Bouna, Kurşunlu Camii civarında Kalef isimli Yahudi’nin evine yerleşirken, karargâh olarak, İttihat ve Terakki için inşa edilen, Millet Meclisi’nin açılacağı binaya, Faslı askerler ise Millet Bahçesi’ne kurdukları barakalara yerleştiler.

Sayıca az da olsa, işgal birlikleri, şehirde yaşayan azınlıkların cüretinin artmasına yol açtı.

HAPİSHANEDEKİ YURTSEVERLERİ BIRAKTILAR

Ankara halkı Sevr’i kabul etmedi. Gençler, Azmi Milli Cemiyeti’ni kurdular. Kimyager Avni Refik, Muallim Ayaşlı Rıza, Muallim Yakup, Mahir, Ekrem ve Fevzi Bey’lerin önderliğinde çalışmalara başladılar. Belediye Sineması’nda Aka Gündüz’ün “Muhterem Katil” isimli eseri sahneye konuldu. Akşamları gizlice Sanayi Mektebi’nde ulusal duyguları geliştiren filmler oynattılar. Oysa, Ankara Valisi, Damat Ferit Hükümeti’nin sadık adamlarından Muhittin Paşa idi. İttihat ve Terakki üyesi oldukları gerekçesiyle 180 kişiyi tevkif ettirdi. Postaneden şifreli telgrafların çekilmemesini emretti. Başkanlığını Cabir Paşa isimli zatın yaptığı Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin gelişmesi için özel çaba sarfetti. Kırşehir ve Hacı Bektaş ilçesinde bulunan Aleviler’i örgütlemek için Ankara’dan ayrıldı.

Bu durumdan yararlanmak için şehrin ileri gelenleri, Müftülük Binası’nda toplanarak duruma el koydular.

Atıf Hoca önderliğinde bir grup postaneye giderek, telgrafla Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya ulaştılar. Padişahla görüşme talebini dile getirdiler.

Damat Ferit, “Hayır. Millet padişahla görüşemez” cevabını verdi.

Hacı Atıf Efendi, “Senin gibi sadrazamı da, senin padişahını da Ankaralılar tanımıyor” dedi…

Böylece 11 Eylül 1919 günü Ankara şehri, İstanbul ile haberleşmeyi kesti. Devlet aygıtına el koydular. Muhittin Paşa tutuklanarak Sivas’a gönderildi. Defterdar Yahya Galip Bey, Vali olarak atandı. Galip Bey ilk önce hapishanedeki yurtseverleri serbest bıraktı. Genel af ilan etti.

Merkezi Ankara’da olan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ve Yardımcısı Binbaşı Salih Bey, 36. Fırka Komutanı Yarbay Mahmut Bey, gelişmelerin içinde dikkatle izliyor ve destekliyorlardı.

Başkanlığını Rıfat Hoca (Börekçi), Hilmi, Ömer Mümtaz, Kütükçüoğlu Ali, Ekrem (Engür), Bünyanlı Hacı, Çakallı Mustafa Remzi Bey’lerden oluşan Müdafa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti çalışmalarını açıktan yürütme organı niteliğinde sürdürmeye başladılar.

Cemiyet Başkanı için 6 Haziran 1920 günü idam fermanı çıkartıldı.

Ankara, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti önderliğinde Osmanlı İmparatorluğu devlet çarkını parçalamış, ulusal devleti kuran ilk şehir olmuştur. Sivas Kongresi’nde seçilen Heyeti Temsiliye ve başkanının Ankara’da karşılanmasının da özel bir önemi vardır. Ankara halkı, karşılama töreninde Seğmen Alayı tertip edilmesine karar verdi.

Ankara şehri Kınık, Bayındır, Kayı, Peçenek, Yazır, Dudurga, Avşar, Kargın, Çavundur, Eymür, Bekdüz, Beynam, Pursaklar, Karapürçek, Mogan köyleriyle çevrilidir. Bu köyler Oğuzlar’ın 24 boy ismini taşımaktadır.

Ankara halkı, önündeki tarihi görevi doğru kavramıştı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yönetecek devletin kuruluşunu görmüştü. Bunun için Seğmen Alayı tertip etmiş, çevre şehirlerde yaşayan halkı da örgütleyerek, binlerce kişinin törene katılmasını sağlamıştı.

Karşılama heyetinde Müdafa-ı Hukuk Cemiyeti’nden Müftü Rıfat Hoca, 20. Kolordu’yu temsilen Binbaşı Fuat, Kınacızâde Şakir, Attarbaşızâde Rasim, Toygarzâde Ahmet, Ademzâde Ahmet, Hatip Ahmet, Kütükçüzâde Ali, Hanifzâde Mehmet, Bulgurluzâde Tevfik Bey’ler bulunuyordu.

700 kişilik Seğmen Alayı’nı görmek, Mustafa Kemal Paşa’yı duygulandırdı. Sordu:

- “Arkadaşlar, buraya niye geldiniz?”

Seğmenler cevap verdi:

- “Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik.”

Mustafa Kemal:

- “Fikrinizde sabit misiniz?”

Tekrar bağırdılar:

*

“And olsun!”

İKİ SAATTE HASTAHANE İÇİN 500 YATAK BULUNDU

İstanbul’un işgalinden sonra Meclis’in Ankara’da açılması kararlaştırılmıştı. Yer olarak, İttihat ve Terakki binası düşünüldü. Binanın çatı kiremitleri eksikti. Ulucanlar’da bir okul için gelen kiremitler kullanıldı. Yetişmedi. Ankara halkı evinin çatı kiremitlerini sökerek getirdi. İnşaatında çalıştı. Çocuklarının eğitim gördüğü ders sıralarını taşıdı. Meclis’in açılışına coşkuyla katıldı. Binanın planlarını Evkaf Mimarı Selim Bey çizdi. İnşaatını Askeri Mimar Hasip Bey yaptı. Kurtuluş Savaşı’nda yer aldı. Yunan İleri Harekatı’nı durdurmak için savaşırken Balıkesir’de şehit oldu.

Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’daki ilk günleri zor geçti. Mazhar Müfit Kansu, merkezin gıda ihtiyacı için kürkünü sattığını, Rıfat Börekçi’nin getirdiği yardımı detaylarıyla anlatır.

Müdafa-ı Hukuk Cemiyeti’nin hesap defterinin sol kısmında, karşılıksız yardım verenlerin isimlerini ve fedakârlığın boyutlarını görmek mümkündür. Zengin, yoksul, yazılan isimler sayfalarca devam eder. Tüfekçi Hakkı Usta, Eczacı Süreyya Bey, Tiftikçi Dede Ağa, Yağcızâde Halil Efendi, Uzunzâde Ali Efendi, Kasap Gökmen… Bunlar arasında, devrimci şehidimiz Uğur Mumcu’nun dedesi, Mumcu Mehmet Çavuş’un adını da görmekteyiz.

Yunan İleri Harekatı’nın devam ettiği dönemdeki günlerde, düşen şehirlerden gelen göç kafileleri şehrin caddelerini dolduruyordu. Konaklama yerleri sınırlıydı. Halk, göçmenlere evini açtı. Sakarya Savaşı’na istasyondan cepheye asker götüren trenler, dönüşte yaralı taşıyordu. Sadece cephedeki yaralı sayısı 13.618′e ulaşmıştı. Hastanelerdeki yatak sayısı sınırlıydı. Ankara halkı evinin bir odasını yaralılara açtı.

Mustafa Kemal, Samanpazarı’ndaki hastaneyi gece yarısı teftişe gittiğinde Başhekim ameliyattadır. Yaralılar yerlerde yatmaktadır.

Mustafa Kemal Paşa, ameliyathaneye girerek sorar:

- “Ne kadar yatağa ihtiyacınız var?”

Başhekim cevap verir:

- “500 kişilik”

Mustafa Kemal, devam eder:

- “İki saat içerisinde 500 yatak göndereceğim, yerlerde yatan tek asker kalmayacak.”

Sonra hastaneyi terk eder.

Doktor tebessüm ederken,

- “Paşamız iki tek fazla attı, şaka yaptı!” der.

İki saat sonra Samanpazarı kağnı sesleriyle sarsılır. Ankara halkı, misafir, çeyiz, yoksa kendi yatağını kağnılara yükleyerek hastaneye ulaştırmıştır.

ANKARALILAR NAMAZGÂHDA BULUŞUYORDU

Cuma namazları, bugün Etnografya Müzesi’nin bulunduğu yerde, Namazgâh Tepesi’nde kılınırdı. Sakarya Savaşı’nda, dualar edilir, hutbeler okunur, hazır tutulan mezarlara, Sakarya’dan gelen şehitler konulurdu.

Ankara, Kurtuluş Savaşı’nda en çok şehit veren ikinci ilimizdir. Konya 2.316, Ankara 2.045, Kastamonu 1.988 şehit vermiştir. İstanbul şehrinin verdiği şehit sayısı ise 41′i Süleymaniyeli olmak üzere 108 kişidir.

Ankara Sobacılar Çarşısı’nda kılıçlar bileylenmiş, süngüler, mataralar yapmışlar, gece gündüz çalışarak cepheye malzeme yetiştirmişlerdir.

TOP MERMİSİ

İMÂL ETTİLER

O dönemde İmalat-ı Harbiye Kurumu şehirle bütünleşmişti. Mütareke yıllarında kırdırılan top kamaları yenilenmiş, tüfek namluları değiştirilmiş, yeni buluşlarla silahların etkinliği arttırılmıştı. Eldeki mermilerin çapı toplara uymuyordu. Mermilerin barutu boşaltılıyor, çapı tornada küçültülüyordu. Bu işlem uzun sürüyordu. İmalât-ı Harbiye ustaları, ölüme meydan okudular. Mermilerin barutunu boşaltmadan tornada küçülttüler.

Daha İstanbul’da Genç İmalât-ı Harbiye usta talebeleri yemin etmişlerdi:

“Bugüne kadar fabrika tezgahlarında baş döndürücü gürültüler arasında, çekiç ve örslerle ifa ettiğimiz vatan hizmetimizi bundan sonra nasırlı ellerimize verilecek silahla titremeden ifa edeceğimizi ve milletimizin bizden talep edeceği her vazifeyi sevine sevine yapacağımızı, yurdumuzu müdafaa için hayatımızın hiçbir kıymeti olmadığını arz ile sevgili İzmir’imizin muhakkak surette kurtulmasını biz sanatkar çocukları arz ederiz.”

FUTBOLU BIRAKIP CEPHEYE GİTTİLER

Yeri gelince tezgahı bıraktılar. Sakarya Savaşı’nın ön saflarında yer aldılar. Yukarıda resmini gördüğümüz Turan Sanatkaran Gücü Futbol Takımı oyuncuları da cepheye katıldılar. Ahmet Şefik, Muharrem Ali ve Süleyman Hüsmen isimli oyuncular şehit oldular. Bu futbol takımı, 1930 yılında Ankaragücü adını almıştır.

MECLİS VE HALK BİRLİKTEYDİ

Cepheden gelen haberler Ankara halkına anında iletiliyordu. İstiklâl Meydanı’nda meclis duvarlarına hatipler çıkıyor, haberleri anlatıyorlardı. Hamdullah Suphi, Ankara’nın ünlü caddesine ismi verilen Tunalı Hilmi Bey, gözde isimlerdi. İşgal, yağma, ihanetler lanetleniyor, uzlaşma mahkum ediliyordu. Sevinçli haberler, acılar gibi paylaşılıyor, gösteriler yapılıyordu. Bu günlerde meclis duvarlarını aşıyor, halkla birleşiyordu.

9 BİN LİRAYA ALINDI

Yeni kurulan devletin itibarı çok önemliydi. Sakarya Savaşı öncesinde gelen Fransız heyeti ile Atatürk’ün Gar Binası’ndaki makamında görüşmeler yapılıyordu. Yerin darlığı ve uygunsuzluğu halkın dikkatini çekti. Çankaya’da, Bulgurluzâde’nin alarak restore ettirdiği bağevi 9.000 Lira’ya Ankara halkı tarafından satın alınarak, Mustafa Kemal Paşa’ya başkanlık konutu olarak hediye edildi.

MÜTEVAZİ BAĞEVİYDİ

Bu armağan, aynı zamanda Türk siyasal yaşamına “Çankaya” kelimesinin girmesine yol açtı.

Ankara hakkında daha anlatılacak çok öykü vardır. Efsanelere göre güneş Anadolu’dan doğarmış. Gerçekte de Anadolu bozkırlarındaki bu küçük şehirden doğan güneş, ulusal kurtuluş mücadelesi veren ulusların yolunu aydınlatmıştır.

Ankara şehri ve Mustafa Kemal Atatürk. İkisi de yüzyıllar boyunca yaşayacak masalsı öykülerle birlikte anılacaklardır.

Korkut ERKAN
YILDIRAN
YILDIRAN
Aktif Üye
Aktif Üye

Mesaj Sayısı : 143
Kayıt tarihi : 07/03/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz