Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Siemenslerin Azerbeycan Tarihi

Aşağa gitmek

Siemenslerin Azerbeycan Tarihi Empty Siemenslerin Azerbeycan Tarihi

Mesaj tarafından YILDIRAN Cuma Ekim 22, 2010 9:56 pm

Almanlar’ın dev markası Siemens, Azerbeycan topraklarında serpilip büyüdü. Ülkedeki bakır madenlerini erken keşfedipişletme hakkını alan aile, 1864’ten I. Dünya Savaşı’na kadar bu madenleri işleterek zengin oldu.Ancak ailenin Azerbaycan’daki tarihinde “yasadışı altın ticareti” iddiası da yazılı…

Avrupalı zengin sermayedarların Rusya coğrafyasındaki geçmişleri ya bir sır perdesi ile kaplı ya da birkaç satırlık bilgi ile dünya kamuoyuna aktarılmakta. Ancak bu bilinmezlik veya gizemin yaratılmasında bu ailelerin de payı yok değil. Nobeller, Rothscildler veya Siemensler, Çarlık Rusyası devrinde ekonomik yatırımlar yapmak amacıyla bu topraklara geldiler ve bu, kendileri tarafından da çoğu zaman aile tarihlerinde ifade ediliyor. Fakat ilginç olan şu ki, bu ailelerin yatırım yaptıkları, çalışmalarını yürüterek ciddi servetler kazandıkları ülke Çarlık Rusyası olarak gösteriliyor. Aslında teoride bu doğru. Çünkü Çarlık Rusyası’nın hakimiyeti altında bulunan topaklar genel olarak Rusya şeklinde adlandırılıyor. Ancak genelden özele gidilince bu ülkelerin Rusya coğrafyasındaki yeri ve potansiyeli daha fazla önem kazanıyor. Nobeller, Rothscildler vb. Bakü petrolleri ile Azerbaycan tarihinde yerlerini alırken farklı alanlarda yatırım yapan Siemensler gibi yabancı sermayedarlar da bu yapının bir parçası oldular.

Siemens markası teknolojinin günümüzdeki en önemli isimlerinden biri. Adını aldığı ailenin tarihi de insanlık adına yapılan pek çok çağdaş yenilikle birlikte anılır. Gündelik yaşamımızda çoğu zaman sıradan görülen ve hayatımızı kolaylaştıran teknolojinin mucitleri arasında bulunan Siemensler’in teknoloji alanında getirdikleri yenilikler ve çok zengin ürün yelpazeleri onların haklı bir ün kazanmasına ve dünyanın sayılı aileleri arasında yerlerini almalarına sebep oldu.

BAKIRIN VADETTİĞİ ZENGİNLİK

Siemensler de tıpkı Nobeller gibi çok erken tarihlerde Azerbaycan’a gelen yabancı sermayedarlardandı. Onlar petrol yerine bakır madeniyle ilgilenmişlerdi. Petrolün varlığı, ona sahip olan ülkelerin karşılaştıkları bir dizi olaylar, petrolün sadece bir hammadde olarak değil, aynı zamanda stratejik bir unsur şeklinde algılanmasını gerektirmektedi. Ancak bakırın taşıdığı önemi de göz ardı etmemeliyiz. Bakırın iletişim sisteminde tartışmasız liderliği Alman sermayesinin Azerbaycan’a gelişine sebepti. Daha önce Rusya’da telgraf hatlarının çekilmesinde kendilerinden istifade edilen Siemensler şüphesiz önemli bir bakır kaynağı olan Azerbaycan’ın Gedebey bölgesine ilgisiz kalamazlardı.

Bakır insanlık tarihi kadar eski maden. Medeniyetin temelinin bakırla başlaması da tesadüfi değil. Bakırdan yapılan çeşitli metal aletler yüzünden bu devir Bakır Çağı olarak adlandırıldı. Gedebey, Azerbaycan’ın en eski yerleşim merkezlerinden ve Azerbaycan topraklarına yerleşen topluluklar Gedebey ve Taşkesen’deki bakır yataklarından her şekliyle istifade etmişler. Bu döneme Gence Nehri civarında bulunan mezarlar tanıklık ediyor. Gedebey bölgesinde 1800 metreye ulaşan Bakır Dağ’daki yataklardan bilhassa bahsedilmesi gerekir. Bu madenlere ilk kez gelen Walter Siemens bölgenin doğasına hayran kalarak madeni çevreleyen Şemkir Nehri’nin güzel manzarasının İncil’deki cennet olduğunu yazıyor.

Rusya’da telgraf hatlarının çekilmesi ile meşgul olan Siemensler’in Azerbaycan’daki maceraları Tiflis’deki temsilcileri Walter Siemens’in Gedebey’deki bakır eritme fabrikasının bir hissesine sahip olmasıyla başlar. Diğer hisseler Hannoverli Taner ve Danimarkalı Mantsin’e aittir. Walter Siemens’e 1864’te bu madenlerin alınması için gereken sermaye kardeşleri Werner ve Carl tarafından kendi şahsi hesaplarından verildi. Yapılan hesaplar ve öngörüler Siemensler’e bölgenin imkânlarını gerektiği gibi değerlendirme ve bakırın vadettiği büyük geliri önceden görüp hissetme imkânı sağladı. Kısa zamanda imar problemlerini de çözerek Gedebey’de fabrikanın temellerini atıp inşaata başlayan Siemensler bir Prusyalı mühendis olan Dr. Bernullin’in başkanlığında çağdaş, bilimsel metotlarla işe koyuldu.

Madenin nakliye için ana yollardan uzaklığı, madencilik için gerekli levazımatın ve ayrıca ateşe dayanıklı tuğlaların olmayışı daha fazla parayı ve emeği gerektirmişti. Fakat büyük kazanç vadeden bakır için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmadı ve çalışmalara devam edildi. İnşasına 1864’te başlanan Gedebey fabrikası ile birlikte ona hizmet edecek imalathaneler ve kasabalar kuruldu. Gedebey fabrikasının etrafı yavaş yavaş yeni evler ve mahallelerle çevrildi. Fabrikanın üretim kapasitesi arttıkça sürekli işgücüne ihtiyaç oluşmuş ve bu da pek çok sosyal problemi beraberinde getirmişti. İlk başta en çok sıkıntı duyulan ev meselesinin çözülmesi gerekmekteydi. Üç yıl sonra bu bölgede bir fabrika şehri meydana geldi. Bölgenin en yüksek noktasında müdürün ahşap evi, kilise, okul, imalathane binaları, işçiler için sade fakat rahat, çağdaş evler dikkati çekmeye başladı. Walter von Siemens bölgedeki değişimi şöyle anlatıyor: “1800 metre yükseklikte dağ nehirlerinden su içen, sık yabani meyve ağaçlarının çevrelediğini gözlemlediğim ilkel kasabanın yerinde Avrupaî güzellikte bir şehircik gördüm.” Gedebey’in tabiat güzelliklerini öven Walter von Siemens çevreye ve doğaya olan hassasiyeti ile fabrika dumanının ağır ve rahatsız edici etkisini de duyarlı kişiliğiyle itiraf etmesini bilir.

KEYİF KAÇIRAN ÖLÜM


Fabrika gelişip büyüdükçe işçi alımları da artmıştı. Teknik ekibin önemli bir bölümü Almanlar’dan oluşuyordu. 1883’te fabrikalarda çalışan 1825 işçinin büyük bölümünü çok kötü şartlar altında yaşamak zorunda kalan yerli halk Azerbaycan Türkleri oluşturuyordu. Her iki fabrika tam kapasite ile faaliyete geçtikten sonra burada 10 bin işçi ve hizmetli çalışmaya başlamıştı.
Bölgenin bakır ile zenginleştiğini ve fabrikanın sağladığı büyük geliri hatasız değerlendirip hesaplayan Siemensler bu sonuca ulaşmak için birçok zorluğu yenmek mecburiyetinde kalmışlardı. 1865’te açılan fabrika kısa sürede olumlu neticeler vermişti ancak Walter Siemens bu günlerin keyfini fazla süremedi; 1868’de Gedebey’de dolaştığı sırada attan düşerek öldü. Tiflis’de kardeşi Otto’nun yanına Katolik Mezarlığı’na defnedildi.

Walter’in ölümünden sonra Gedebey bakır madenlerindeki çalışmalar Werner ve Carl’ın (1829-1906) sorumluluğuna geçti. 1879’da Berlin Uluslararası Sergisi’nde, Werner Siemens (1816-1892) ilk elektrik demiryolunu sergiledi. Bu aslında Rusya’dan Siemens kardeşlerin yüksek dağ eteklerinde elektrik demiryolu döşemek için istediği iznin planıydı. St. Petersburg Yollar Bakanlığı’ndan izin verildi ve Gedebey, Kalakent ve Bayramali’yi bakır madenleriyle birleştiren 29 kilometre uzunluğunda bir demiryolu döşendi. Diesel motorlarla çalışan lokomotifler yapıldı. Bu hat Kalakent’te çıkartılan hammaddenin rahat taşınmasını temin etmek amacını taşıyordu. Bu çalışmaların ve yapılan işin önemi o sırada Bakü’de veya Tiflis’de demiryolu olmadığı düşünülecek olursa daha iyi kavranabilir. Ayrıca demiryolunun döşenmesi aşamasında geçilmez nehirlerde, yerli granit taşlardan veya ahenk denilen kireç taşlarından faydalanarak 47 tane köprü kurulmuştu.
Kurulduğu yıllarda Gedebey fabrikasının altı eritme sobası, bir demirci küresi, dört vantilatör ve iki buhar kazanı vardı. Fakat fabrika sürekli büyüyüp gelişmiş ve buna bağlı olarak üretim artmıştı. On yıl sonra fabrikada 29 eritme sobası, yedi demirci küresi, ayrıca bakır sülfatı yakılan filizden yıkayıp çıkaran alkali metal havuz sistemi mevcuttu. Faaliyete geçişinden 22 yıl sonra üretimi arttıran ve teknik yönden geliştiren Siemensler, fabrikadaki soba sayısını 39’a çıkarmıştı. Siemensler’e göre kâr elbette bakır eritmenin yıllık artan hacmi demekti. 1865’te 60 bin pud (pud: 16.4 kg. Rus ağırlık ölçüsü) filiz çıkartılırken, 8000 pud bakır üretildi. 1882’de 834.950 pud filiz çıkartılırken sadece Gedebey fabrikasında 43.120 pud bakır elde edildi.
Çarlık Rusyası’nın himayesi altında yatırım yapan Alman sanayicileri Gedebey’den 30 kilometre uzakta Kalakent Nehri kıyılarında 1883’te ikinci bakır eritme fabrikasını kurdu.

Bu fabrika kapasite olarak Gedebey’den küçüktü. 1888’de elektroteknik ve kimya sahasında uzman Valdemar Belk, Gedebey’e davet edilmişti. Onun gelişiyle birlikte fabrikanın ana çalışma sistemi tamamen değişikliğe uğradı. Enerji kaynağı olarak Gedebey’de ağaç kömürü ile petrol ve atıkları kullanılırken, Siemensler bu fabrikada gerekli enerjiyi hidroelektrikten sağlıyorlardı. Kalakent’te Şemkir Nehri üzerinde kurulmuş olan 80 ve 25 beygir gücünde iki hidroelektrik tribününden enerji sağlıyorlardı. Bu Siemensler’in doğal kaynaklardan yararlanmayı bilen ve farklı teknikleri kullanmaktan çekinmeyen ısrarcı yönlerini de ortaya koyuyordu. Bu sistem elektroliz yoluyla saf bakır elde etmeye yarıyordu. Henüz Moskova’da, Petersburg’da, Bakü’de, Tiflis’de elektrik lambalarının olmadığı bir zamanda evler, sokaklar gazyağı ile aydınlatılırken Gedebey’deki evlerin ve mahallelerin elektriği vardı.

Maden ekonomisini geliştiren bakır üretimini kurallara bağlayan Siemens kardeşler en son teknolojiyi kullanıyorlardı ve çağdaş yöntemleri üretime tatbik ediyorlardı. Fabrikalara Deller Demiryolu İstasyonu’ndan Çardaklı Köyü’ne kadar uzayan 21 verstlik (verst: 1.06 m. Uzunluk ölçüsü) petrol boru hattı döşemişlerdi. Bu proje şirkete o tarihte inanılmaz büyüklükte bir rakama, 400 bin Ruble’ye mal olmuştu. Ama şirket bu yatırımın karşılığını kısa sürede aldı. Şemkir’den tanklara doldurulan mazot, büyük pompalar aracılığıyla deniz seviyesinden 1800 metre yüksekte olan Gedebey bakır madenlerinin tanklarına getirilmişti.

Siemensler, Gedebey ile Gence arasında 60 verst uzunluğunda özel bir telgraf hattı ile Gedebey’de 6 kilometre uzunluğunda bir yan yol döşemişlerdi.

Şirketin başkanı ve “düşünen beyni” olan Werner Siemens bir dahi, 19. yüzyılda Avrupa’nın teknolojik ilerleyişinde büyük iz bırakan bir araştırmacı ve mucit olarak adlandırılıyordu. Kafkasya’da bakır eritme fabrikasının kuruluşu için; “Ben o zamana kadar üretime yaramayan filizi yakacaksız, elektrik enerjisinden faydalanarak saflaştırıp saf bakır almak için tamamen yeni bir sistem keşfettim” diyor. Bu sisteme büyük ümitler besleyen Werner Siemens’e göre Kafkasya’da bu, çağdaş bilimsel teknolojinin zirvesiydi.

BAKIR NİYETİNE KOBALT


Hidrotribünlerin faaliyete başlaması, demiryolunun, petrol hatlarının döşenmesiyle mükemmelleştirilen teknolojik faaliyetler, sonuçlarını hızla göstermişti. 19. yüzyılın sonlarında Gedebey fabrikasındaki bakır eritme kapasitesi üç kat artmıştı. Gedebey ve Kalakent fabrikalarında üretilen bakır, bütün Rusya’da çıkartılan bakır filizinin önemli bölümünü teşkil ediyordu. 1902’de Rusya’nın tamamında üretilen bakır filizinin yüzde 20’sini Gedebey fabrikası karşılıyordu.

Siemensler’in son müdürü Adolph Ern halkın küçük toprak kulübelerde yaşadığını görerek bölgede birkaç tuğla fabrikası kurmuştu. Burada tuğlanın yanı sıra kiremit üretimi de yapıyordu.

Siemens kardeşlerin başarıları 1889’da Tiflis’te yapılan Kafkas Köy Ekonomisi ve Sanayi Sergisi’nde ödüllendirildi. Üretilen bakırın kalitesinin yüksekliği nedeniyle Siemens kardeşler bu sergide altın madalya ile ödüllendirildi.
Kazanılan başarılar Siemensler’in iş hayatlarını devam ettirmeleri yolunda atılan bir adımdı. 1890’da Hasmemmed’deki bakır madeninin ve Aykend Köyü yakınlarındaki kuvars yataklarının işletilmesine başlandı. Taşkesen bölgesi nadir bulunan yeraltı zenginliklerine sahipti. Burada bakır filizinin varlığı çok eski devirlerden beri bilinmekteydi. Ancak çıkarılması için ilk teşebbüs 1819’da yapıldı. Çarlık Rusyası’nın Kafkas Dağ-Mağden İşleri İdaresi bu önemli zenginliğe dikkat çekmişti.

Taşkesen sadece bakır değil, demir ve kobalt açısından da zengindi. Siemensler, Taşkesen bölgesiyle de ilgilenmişler ve burada bakır üretimiyle meşgul olmaya başlamışlardı. 1860’ta burada açılan birkaç şirket, bakır çıkartmak için çalışma yapmış, ancak ortaya çıkan bakır filizini “lüzumsuz minareler” diye nitelendirmişlerdi. Siemensler öncelikli olarak atıl bakır filizlerini bulmakla işe başladı. Hemen ardından da ümitlerini kaybeden iflas etmiş maden sahiplerinin kurduğu, iptidai usullerle çalışan fabrikayı aldı.
Almanlar metallerin değerini hemen saptayamamışlar, ayar analizi için Berlin’e göndermişlerdi. Sonuçlar hayret vericiydi. Bakır filizi bulmak için uğraşan Siemensler’in karşısına kobalt çıkmıştı. Kobalt çok değerli bir madendi ve çok az bulunuyordu. O gün için bir pud kobaltın değeri 40 Ruble’ydi. Taşkesen’de kobalt üretimine 1866’da başlamışlardı. Burada, 1867-1916 yılları arasında Siemens şirketi, aralıklarla yılda 70 bin pud kobalt çıkarttı. Bütün kobalt istisnasız olarak Almanya’ya gönderildi. Siemensler 50 yıl içinde Azerbaycan Maden Sanayii’ne hakim olmuş, yeni yeraltı zenginlikleri arayıp bulmuş ve Azerbaycan’daki emlâklarının sayısını arttırmıştı.

Mayıs 1901’de Gedebey ve Kalakent bakır eritme fabrikalarının müdürü Gustav Keller, Kafkas Dağ-Maden İşleri İdaresi Başkanı’na bir dilekçe yazarak yeni yatakların aranmasına izin verilmesini istedi. Ancak G.ustav Keller sıkıntı içinde olduğunu söylerken istatistikler Gedebey ve Kalakent fabrikalarında 1883’te 49.547 pud, 1889’da 62.966 pud, 1895’te 122.061 pud, 1900’de ise 147.716 pud bakır eritildiğini gösteriyordu. 1867-1891 yılları arasında ortalama bir hesapla yılda 1 milyon pud bakır çıkartıldığı anlaşılmaktaydı. Bu sayı 1893’te yılda 3 milyon puda çıktı. Büyük miktarda filiz çıkartılması Gedebey ve Kalakent fabrikalarındaki hasılatın artması, buradaki maden sanayinin Batı Avrupa’dakinden daha hızlı gelişmesi “Rusya’nın bakır eritme fabrikaları arasında ilk sırada yer almasını” temin etmişti. 1887’de sadece Gedebey fabrikası Rusya’nın bütün bakır üretiminin dörtte birini karşılıyordu. Gelişmekte olan maden sanayiinin sermayesi ve tekniği yurt dışından getiriliyor, maden filizi ve yakıt Azerbaycan’da üretiliyordu. Üretilen külçe bakır sadece Rusya pazarlarına satılmaktaydı. 10 bin puda yakın bakır Kafkasya’ya geri kalanlar ise Bakü’den deniz yolu ile Nijni Novgorod’a gönderilmekteydi.

YASADIŞI ALTIN İDDİASI


“Azerbaycan Tarihinin Alman Sahifeleri” kitabının yazarı N. İbrahimov, “Azerbaycan’da maden sanayinin temelini atan Siemens şirketinin çalışmaları lâyıkıyla takdir edilirken, Azerbaycan madenlerinin Alman işadamlarına emeklerinin karşılığını cömertçe verdiği itiraf edilmelidir” der. Gedebey ve Kalakent fabrikalarındaki kârdan bahsedilirken İbrahimov, çok çarpıcı bir iddia ileri sürer. İbrahimov, Gence Müzesi’nde Siemens kardeşlerin bakır eritme fabrikasında üretilen altını gizlice taşımak için kullanılan çift tabanlı bir fıçı gördüğünü söyler. Buna bağlı olarak Gedebey fabrikası işçilerinin Haziran 1919’da grev ilan etmeleri üzerine iki kişiden oluşan işçi temsilcileri arasında yazarın yakın dostu olan Profesör Mirza Sadıkov da bulunmaktadır. Mirza Sadıkov’un el yazması hatıralarına ulaşan İbrahimov, burada bakır anotundan hidroliz yoluyla yasadışı altın elde edildiğini öğrenir.

Altın tozu çeşitli cevher örnekleriyle Berlin’e analize gönderilir. Fakat belgelerde ve fabrikanın 1883-1892 yıllarındaki çalışma kayıtlarında, altından hiç bahsedilmemektedir. Halbuki bu devrede bakırın laboratuvar analizlerinin sonuçlarında içeriğinde biraz gümüş ve hayli miktarda çinko, demir ve kükürt olduğu kaydedilir. Ancak olağan taşıma sırasında çift tabanlı fıçı kullanıldığından mı veya içinde saklanan altının ağırlığından fıçının ağırlığının şüphe doğuracağından mı bilinmez 1891-1892’de Kalakent’ten Almanya’ya altın taşınması kesilir. İbrahimov, Kalakent fabrikasında gizli altın üretimini bir Rus mühendisin ortaya çıkardığını söyler. 1891-1892’de fabrika müdüriyeti, Rus hükümeti tarafından cezalandırılır. Altınla ilgili fabrika kayıtlarına ancak 1893’ten itibaren rastlanır. Zamanla bakırın elektrolizi sırasında oluşan kahverengi çökeltinin analiz sonuçlarında bir hayli altın ve gümüş olduğu rapor edilir. Sıradan istatistikler 1893-1897 yıllarında fabrikada elde edilen altının miktarını göstermektedir. Bu miktar baz olarak alındığında, geçmiş dokuz yılda yurtdışına götürülen altın miktarını yaklaşık olarak belirlemek mümkündür. 1800 pud saf bakırın elektrolizi sırasında, içeriğinde % 22.17 gümüş, % 1.23 altın olan 74.5 pud çökelti meydana geldiği Kaspi gibi devrin gazetelerine de yansır. İbrahimov’a göre bütün bu olanlardan fabrikaların müdürü sorumludur.

Altın meselesi ile ilgili N. İbrahimov’u destekleyen bir diğer iddia ise Telman Hakverdiyev’in kaleme aldığı “Siemens Gardaşları Gedebey’de” başlıklı makalede yer alır. Telman Hakverdiyev, Kalakent’te altınla beraber başka kıymetli taşların da olduğunu ve bunların da Almanya’ya götürüldüğünü iddia eder.

20. yüzyılın ilk yarısında bakır madeninin biteceği endişesi ortaya çıkar. 1903-1904’te Kalakent fabrikası kapatılır. Siemensler, Gedebey’de Novogolovka’da, Colpan’da, Bitli Bulak’ta, Koşgar Nehri havzasında ayrıca Taşkesen’de yeni yatakların aranıp bulunması ve keşfedilmesi için çalışmalarını hızlandırırlar. Fakat en önemli bakır yatağına Batum- Kvartshana’da rastlanır ve Siemens şirketi 1905-1906’da bu bölgede fabrika inşa etmeye başlar. Burada Azerbaycan’daki bakır eritme fabrikalarında kazanılan tecrübeden istifade edilirken ayrıca teçhizatın bir bölümü, inşaat malzemeleri ve deneyimli işçilerin de Gedebey’den getirtilmesi sağlanır.
Almanlar Gedebey’de iş saatlerinin dışındaki boş zamanlarını kurdukları kulüplerde dans geceleri ve eğlenceli oyunlar düzenleyerek geçirirler. Şemkir Nehri’nin önünü keserek alabalık yetiştirip kışın sular donunca da kızak yarışları tertip ederler. 1914’e gelindiğinde I. Dünya Savaşı ile dünyanın şekli değişim gösterir. Sınırlar ortadan kalkar, savaşan devletlerin yaşam şekilleri farklılaşır. 22 Eylül 1914’te Rus Çarı II. Nikola bir ferman yayınlar. Fermanda “Bugünden itibaren Rusya ile savaş durumunda olan devletlerin tebaalarının adına mülkiyet, ipotek koyma, taşınmaz emlâka sahip olma ve kullanma haklarının geçmesiyle ilgili anlaşmalar geçersiz olup özel bir emre kadar yasaktır” denilir. Fermandan ilk bakışta doğrudan etkilenecek olan Siemens şirketi Çar’ın fermanının ilanından tam 20 gün önce fabrikanın mülkiyet haklarını Rusya tebaaları olan barones Mariya Karlovna Grevenitsin ve barones Charlotta Karlovna Busgevdenin adına devrederek resmileştirir.

İlginç olan, Almanya ile savaş durumunda olan Rusya’da Siemens şirketinin kendi faaliyetlerini devam ettirmesidir. Gerçekten işlerin hacmi, maden çıkartılması 1915’te en düşük seviyesindedir. Savaş devrinin bir göstergesi olarak işçi ve hizmetlilerin geçimleri kötüleşir. Yabancı şirketler ve sermaye çevreleri 1917’de Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’yı terk ederler. 22 Haziran 1920’de Gedebey bakır madeni devletleştirilir. Sovyet hakimiyeti yıllarında boru hatları, tuğla ve bakır fabrikaları ve onlarca köprü ortadan kaldırılır.
Siemensler’in Rusya coğrafyasına ilgileri Werner Siemens ile başlamıştı. Onun Ruslar’a ve Rusya’ya, Rus Çarı I. Aleksandr’a, Almanlar’ı Rusya’ya davet ederek bütün Avrupa’yı Napolyon zulmünden kurtardığı için büyük saygısı vardı. Fakat eski Gence’nin adını Baden-Durlah Kontu’nun kızı, çarın eşi Yelizaveta Alekseyeva’nın şerefine Yelizavatpol olarak değiştirmesini I. Aleksandr’a hiç yakıştırmamış ve onu hiç affetmemişti.


Doç. Dr. Nesrin SARIAHMETOĞLU KARAGÜR

YILDIRAN
YILDIRAN
Aktif Üye
Aktif Üye

Mesaj Sayısı : 143
Kayıt tarihi : 07/03/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz